Yükleniyor...

OLAYLARIN SEYRİ; Ay Oğlak burcunda

17 Mart 2020

Ay’ın Oğlak burcuna geçişiyle birlikte Kayron ve Oğlak enerjisinin hazırladığı ortam tetikleniyor. Balık burcunun son derecelerinde olan Güneş ekinoks noktasına doğru ilerliyor. Bu duruma başka bir açıdan bakarsak alacakaranlık dönemindeyiz. Karanlıkta ilerlemenin yanı sıra, ateş elementinde hiç gezegen olmaması da canlılık, şevk ve neşeyi hayatımızdan uzaklaştırdı bir bakıma. Yaşam enerjisi en çok ihtiyaç duyduğumuz şey bu günlerde.

Ay’ın da Oğlak burcuna geçmesiyle bu enerjiyi yansıtan gezegen yoğunluğu da artmış oldu. Oğlak burcu en uzun gecenin yaşandığı Aralık ayı ile başlar. Oğlak zodyakın en karamsar burcudur dersek yanlış olmaz. Oldukça temkinli ve “ya yaz gelmezse” felsefesiyle hayata yaklaşan, sorumluluğunun bilincinde olan bir burçtur. Bardağın yarısını boş görme durumu abartılırsa, karamsarlık ve korku çabucak sarıverir hepimizi. İşte tam da böyle bir atmosferde ilerlemeye çalışıyoruz. Yaşam enerjimiz sönmüş, canlılık, heves yok. Hatta korku ve karamsarlık sarmış dört bir yanımızı.

Peki ne olacak bundan sonra?

Ay iki gün boyunca hızla ilerleyerek Oğlak burcundaki tüm gezegenleri tetikleyerek olaylara hız kazandıracak. Bunun iki şekilde görülmesi mümkün kişisel hayatlarımızda; ya korkularımız artıp panik ortamına sürükleneceğiz ya da içsel otoritemizi kullanıp bulunduğumuz koşullara soğukkanlılıkla uyum sağlayacağız. Kaçımız bu soğukkanlılığı koruyabilir şüpheliyim. Farkındalık bu gibi durumlarda çok önemli sanırım.

Balık burcundaki Neptün Güneş kavuşumunu düşündüğümüzde pek çoğumuzun kendini kandırdığını ve yaşananların boyutunu fark etmediğini söylemeliyim. Bir şekilde afyon etkisi ve uyuşma halinden söz edebiliriz.

Diğer önemli bir nokta ise, 26 Aralık 2019 tarihindeki Güneş tutulmasının Kayron ve Ay düğümleri tarafından tetiklenmesi bana göre. Açıkçası Ay, yılın son tutulmasının enerjisini Oğlak burcundaki gezegenlere taşıyacak. Bu sebeple olayların seyri çok hızlı değişecek bu iki gün içinde. Uranus bu tutulmayla etkileşim halindeydi geçen sene, şimdi de Venüs ile kavuşumda. Yani daha önce denenmemiş yeni planlarla ilerlenmesinde fayda var. Farklı çıkış yolları, yeni ilişki modelleri geliştirebilmek çok önemli. Bu da değer yargılarımızı yeniden gözden geçirmekle olabilir. Bizim için olmazsa olmaz nedir? Hayatımızı idame ettireceğimiz kaynaklar nelerdir? 

2018 yılından beri 2020 için hazırlık yapmamız gerektiğini konuşuyoruz. Uranus’un Boğa’ya geçişiyle değer yargılarımızın değişeceğini, maddeye yüklediğimiz anlamın yenileneceğini vurguluyoruz. Sanırım şimdi bu cümleler biraz daha anlam kazanmıştır. Paradan, koltuktan veya sahip olduğumuz eşyalardan daha önemli olan bir şeyi fark ettik: Sağlık! Ne kadar kırılgan bir dünyada yaşadığımızı anladık.

Merkür uzun zamandan beri Balık burcunda seyrediyor. Bize sezgisel bilginin önemini anlatmaya, içsel rehberliğin nasıl kullanılacağını öğretmeye çalışıyor. Akıl yoluyla bir sonuca varmak mümkün değil şu aralar. Sosyal medyadaki bilgi kirliliği, haberlere olan inandırıcılığın azalması, bir uzmanın söylediğini diğerinin yalanlaması… böyle bir ortamda hangi bilgiye nasıl güvenilir ki.. Bu sebeple sezgisel akla da kulak vermek önemlidir hayatta. Merkür’ün rehberliğinde, kaosun yarattığı korkuya kapılmadan, bizim için en iyi olan alana yönleneceğiz zaten. Kaos ve korkunun bizi içsel rehberimizden uzaklaştırmasına izin vermeyelim.

Eğer dikkatli bakarsak şefkat ve merhamet enerjisinin nasıl kurtarıcı olduğunu görebiliriz. Hiçbir ülkenin kabul etmediği İngiliz yolcu gemisi Küba kıyılarına demirledi ve Küba insanlık adına korona hastalarını tedavi edeceğini açıkladı. Çin’den bir sağlık ekibi İtalya’da bu hastalıkla savaşıyor. Bir pizza restoran sahibi sağlık ekibine ücretsiz yemek veriyor. Bunlar aslında Balık sembolizminin yansımaları.

Bu durumu atlattığımızda toplumsal bir bilinç sıçraması yaşanacağına inanıyorum. İnançlarımızda değişim, hayata yaklaşımımızda başkalaşım olacak. Bireyler olarak birbirimizden çok da uzak olmadığımızı anlayacağız. Hepimiz bir bütünün parçasıyız ve yanımızdaki kişiden de sorumluyuz. Her birimizin ayrı ayrı topluma katkısı bir bütün olarak ayakta kalmamızı sağlayabilir. Keşke bu noktaya gelebilsek. Küçücük bir virüs bize kocaman bir insanlık dersi veriyor. Ne kadar ilginç değil mi?

Sağlıklı günler dilerim

Yorum Ekle