Güne dolunay enerjisi ile başlıyoruz. Aslan burcunda dolunay yaratıcı enerjimizin dışa vurumunu sembolize ediyor. Dolunay enerjisi; tamamlanma, aydınlanma, açığa çıkarma enerjisidir. Aslına bakarsanız her dolunayda kendimizdeki değişimi fark edebileceğimiz duygusal dalgalanmaları yaşıyoruz, ancak günlük telaşımız nedeniyle çok da kulak vermiyoruz kendimize. Hep dışarısıyla meşguluz çoğu zaman.
Kendimizi daha fazla ihmal edemeyeceğimiz bir zaman diliminden geçiyoruz bu aralar. 2021 yılını düşünürsek, tüm yıl boyunca gökyüzü bizi bize çağıracak. Yılın ilk dolunayı bireyliğimiz ve içinde yer aldığımız gruplarla ilgili. Kendimizi diğerleriyle nasıl dengelediğimiz oldukça önemli bu hafta.
Kova bireyliğin, özgürlüğün ve özgünlüğün burcudur. Eşitlik, farklılık ve isyanı temsil eder. Rahatlıkla mesafe koyabilen bir burç olduğu için, dolunayda Mars’ın da etkisiyle, kopuşların, ayrılıkların bu haftaya damgasını vuracağını söylemek yanlış olmaz.
Sadece Güneş değil Jupiter, Saturn ve Merkür de Kova burcunda Ay’ın karşısında yer alıyorlar. Yoğun bir isyan ve başkaldırı enerjisi hakim gökyüzünde. Bir de aynı temayı sembolize eden Uranus/Mars etkileşimini ekleyince, süprizlere hazırlıklı olsak iyi olur.
Birlikteliklerin sonlanması, ayrılık ve kopuşlar, tartışmalar, kazalar bu enerjinin hayatımızdaki görünür etkileri olacaktır. Yaşanan her ne olursa olsun dolunayın ana teması; aldığımız kararların ve davranış şeklimizin bizi ne kadar yansıttığını sorgulatmak. Bu sorgulamayı yapmadığımız taktirde birbirine benzer olaylarla sınanırız hep. Sonra “tüm dünya bana karşı”, “neden hep benim başıma geliyor” diye söylenip dururuz.
Aslan-Kova aksındaki dolunay biraz daha kişisel aslında. Aslan kendisini izleyen topluluğun önünde parlamak ve alkışlanmak ister. Kendisiyle gurur duyar ve beğenilmek ister. Onu izleyen topluluk tahmin ettiğiniz gibi Kova’dır. Samimi olmayan ilişkilerle, suni bağlarla yer aldığımız çevrede mutlu olma şansımız da olmaz. Sürekli Kabul görmeyi ve onaylanmayı istediğimizde, başkalarına bağımlı davranış modeli geliştiririz. Böyle bir atmosferde gerçek kimliğimiz nasıl şekillenebilir ki!
Önce kendimizi tanıyıp, kendimize inanmamız gerekir ki, doğru çevrede yerimizi bulabilelim.
Kova; farklı perspektif ve sıradan olmayan bakış açısı ile olayları değerlendirme yeteneğidir aynı zamanda. Bu bilginin ışığında Merkür’ün de gerileme fazına geçtiğini düşünürsek; yeniden öğrenmek, yeniden değerlendirmek, yeniden düşünmek imkanı bulacağız demektir.
Neden yaşanıyor bu öfke? Neden bu ayrılık? Neden bu uyumsuzluk? Dur ve düşün diyor gökyüzü.
Bazen mecburiyetler veya alışkanlıklar tutar bizi olduğumuz yerde. İçinde bulunduğumuz koşulları, sebep ve sonuçlarını daha farklı bir bakış açısıyla değerlendirmemiz isteniyor bizden. Öyle bir zamandan geçiyoruz ki her şey sil baştan yazılıyor. Değer yargılarımız değişti, yaşam kalitemiz değişti. Önem sırası değişti.
Pandemi nedeniyle çalışma koşulları ve iş sahaları yeniden yapılandırılıyor. Bir yandan karantina ve özgürlüğün kısıtlanmasından şikayet ederken, diğer yandan çalışma ortamımıza (evden-online- çalışma) özgürlük geldi. İlginç bir ikilem!
Bu dolunayı Jupitersiz değerlendirmek olmaz. Kova burcundaki bu kavuşum; yaratıcı fikirlere sınırsız bir özgürlük arayışını sembolize ediyor bana göre.
Bu noktada grup baskısından özgürleşmek, sınırlarımızı zorlamak, kendi yöntemimizle iş yapma çabası duygusal yoğunluğa neden olacaktır ister istemez. Hayatımıza dair seçme özgürlüğümüz olmalı ki, ışığımızı (benliğimizi) parlatabilelim. Özgürlüğümüzün kısıtlanması, bizim alkışa olan bağımlılığımızdan ve/veya ait olma ihtiyacımızdan kaynaklanıyor olabilir. Bunun farkına varabilirsek gerçek özgürlüğü yaşayabiliriz.
Eğer bizi acıtan ayrılık sürecine girmişsek belki de doğru yerde değilizdir, belki de bize ait olmayan boşlukları doldurmaya çalışıyoruzdur.
Bazen hayat bizi olmamız gereken yere kendine has yöntemlerle çağırır. Bize düşen bu çağrıyı duymaya niyet etmektir.
Sözde kolay, uygulamada zor görünüyor bu yazdıklarım. Haklısınız. O zaman ilk adım olarak zihini esnetmeyi deneyebiliriz. Nasıl bir çevrede, nasıl bir ilişki yaşayacağımızı hayal ederek başlayabiliriz. Bu bile bize özgürlük duygusunu yaşatacaktır. Kendi sahnemizi düşüncelerimizde kurup, kendi yazdığımız hikayenin kahramanı olabiliriz. Ne de olsa her şey hayal etmekle başlar değil mi?